top of page

Attraversiamo

Hayatın bu özel yönüne daha iyi bir terim bulamadım.


İtalyanların telaffuz ettikleri bu kelime, geçişten bahsetmenin çok güzel bir yolu. Bulundukları noktadan farklı bir yerde ilgi çekici bir şey gördüklerinde ''hadi karşıya geçelim'' anlamına gelen bu kelimeyi kullanıyorlar. Hayatın kendisi harekettir ve hareket eder. Bizler ise çoğunlukla gitmemiz gereken yön konusunda gereğinden fazla düşünürüz. Bu da gereksiz harcanmış enerji ve endişe demektir. İşte bu hareket içerisinde ki üstatlık, nereye gitmek istediğinizi bilmektir. Hayatın akışı denilen bir şey var ve bazı insanlar buna felsefi boyutunda ''Hayatın Nehri'' der.


Peki biz bu nehirde nasıl gidebiliriz? Burada bir metafor kullanacak olursak, herkesin kendi hayatının kayığına binme ve istediği yere kürek çekme kabiliyeti kendisine verilmiştir. Kayığın, sizin gitmek istediğiniz yere götürmesi için akışın gücünü kullanabilmeniz gerekir. Akış, yolunuzu belirleyebilmektir. Geride durmanızı ve hayal ettiğinizden çok daha güzel bir resmin içine çekilmenizi sağlar. Ancak bazı insanların şöyle bir sorunu vardır. Ya akışın varlığından bile haberdar değiller ya da onun diline hakim değillerdir. Aslında akış bir nevi bize de soruyor. Bunu aynı bir taksi gibi düşünelim. Taksiye bindiğinizde şoför size ''Nereye?'' diye sorar ve ya sizin nereye gittiğinizi söylemeniz gerekir. Bilmiyorum demek biraz garip olacaktır. Ya cevabı bilmelisiniz ya da taksiden inmeniz gerekecektir. Çünkü şoför de nereye gittiğini bildiğinde bana söyle ki seni götürebileyim yoksa senin için bir şey yapamam der. İşte akışın bize söylediği de budur ve en önemlisi karar vermektir.


İnsanlık, teknoloji ve bilim alanında çok büyük ilerlemeler kaydederken kendini keşfetme konusunda çok az ilerliyor. Gerçekte kim olduğumuzu unutuyoruz. Ayrıca ruhunuz geçinmek için ne yaptığınızı umursamıyor. Tabi ki iş, para bunlar hayatınızı idame ettirebilmek adına gerekli araçlardır. Ancak ruhunuz geçinmek yerine bir hayat kur diyor. İşte bu noktada ruhunuzun seviyesini nereye götürmeye karar verdiğinizi ifade etmeye yardımcı araçlardan biri olan mesleğinizi de kullanabilirsiniz. Ruhunuz, kendinizi 'bir şey olan bir varlık' olarak görmenizi istiyor. Yani o şeyle bütünleşmelisiniz. Peki ne olmaya çalışıyorsunuz?

Benim anlayışıma göre gerçekte olduğumuz kişi olmaya çalışıyoruz. Bu bir keşif yolculuğudur. Tanrısallığın göstergesi ve bireyde ifade bulmasıdır. Hepimiz tanrının bir parçasıyız. Tüm bu sürecin mucizesi, tanrının bunu nasıl yapmak istediğinize sizin karar vermeniz gerektiğini söylemesidir. Bu nokta da hem kendinize hem de hayata karşı çok iyi bir gözlemci ve işaret okuyucusu olmanız gerekiyor. Bu, insanın bu hayatta ne yaşamak istediğine, hayat amacının ne olduğuna karar verdiğinde gerçekleşiyor. Deneyimlediğiniz bu ömrünüzde özellikle ne olmak istiyorsunuz? Tanrısallığın hangi yönünü deneyimlemek istiyorsunuz? Bilgelik mi? Yaratıcılık mı? Şevkat mi? Bunların birden fazlasına da sahip olabilirsiniz. Mecazi olarak buna karar verdiğinizde o kayıkta olacaksınız. Birden bire nereye gitmek istediğinizi anlayacaksınız. Bu bir uyanış anı gibi görünse de aslında o anlardan hepimizin hayatında pek çok tane vardır. Bir anda gelmez ancak öyle gözükebilir.


Nereye gitmek istediğiniz şey konusunda emin ve net olmalısınız. Sonrasında ise mücadele etmeyin. Yani akışla kavga halinde olmayın. O tekneden suya atlayıp aksi yönde yüzmeye başlamamalısınız. Net ve emin olduğunuz o şey konusunda hayatınızın teknesinde kalmaya devam etmelisiniz. Bazen süreçte enteresan şeyler de olur. Sanki kısa bir süre için gitmek istemediğiniz yere götürüyormuş gibi görünür. Bu noktada akış ''Zıtlıklar Yasası'' ile etkileşime girer. Bizi geçici olarak gitmek istemediğimiz yere götürerek, aslında gitmek istediğimiz yeri deneyimlememizi sağlayan bağlamsal bir alana götürür. Bu yasanın kısa açıklaması basit bir şekilde işliyordur. Işık olmak için karanlık ile karşılaşmanız gerekir. Sabırlı olduğunuzu görmek için sabırsız olmanıza neden olacak olaylar ile karşılaşırsınız. Deneyimlemek istediğiniz her şeyin tam tersi, o şeyleri de deneyimlemeniz için yaşamınızda ortaya çıkmak zorundadır. Bu silsileler sonucunda son virajı aldığınızda sizi yine şaşırtacaktır. İstediklerinizi yaşamanızı sağlayan bir yere götürmüştür hem de yaşayacağınızı asla düşünmediğiniz bir şekilde yapar bunu. Bırakın akış sizi şaşırtsın. Zaten gitmek istediğiniz yeri biliyor olacaksınız ve bunu sandığınızdan çok daha hızlı bir şekilde de yapabilir. Bunun en somut örneğini kendi üzerimde çalışırken iki sene önce deneyimledim.


Kariyer hayatımın o döneminde neyi deneyimlemek istediğimi iyi biliyordum ve buna yönelik çaba gösteriyordum. Nitekim bir fırsat ile karşılaştım ancak tam olarak tecrübe etmek istediğim olmasa da ona benzer bir pozisyondu. Süreç çok olumlu ilerledi ve işe başladım. Her şey çok güzel ilerlerken ve daha birinci ayımı tamamlamışken bir gün sabah yöneticimden bir telefon aldım. Şirket bünyesinde yapısal bir süreçten geçiliyordu ve bulunduğumuz departmanın kapatılmasına karar verilmişti. Öyle bir anda, birden zihninizde vesveseci teyze direksiyonu ele alıyor ve düşünce bombardımanı başlıyor. İşime ne olacak? Kurduğum düzen? Verilen emekler? Tekrar aynı süreçler mi? Bunlar gibi onlarcası o an zihnimden akıyordu. Mecbur arabayı bir yere park ettim ve yöneticim anlatmaya devam ediyordu. ''Senin şu departmanda şu yöneticiye bağlı olarak çalışman ön görüldü, bugün mülakatın olacak.'' Konuşma sonrasında tamamen iki ayrı ucu deneyimliyordum. Biri neşe ve heyecan diğeri endişe olmuştu. Heyecanlıydım çünkü asıl çalışmak istediğim alanı deneyimleyecektim, ya da sahadan alınarak farklı bir pozisyona geçmiş olacaktım. Görüşmeye kadar haliyle şok, endişe ve heyecan ile saati saat ettim ve görüşmeyi sonlandırdık. Ben kendimi çok iyi ifade ettiğimi biliyordum nitekim yöneticimde beni çok iyi anlamıştı. Ancak içimde hala olur mu olmaz mı düşünceleri cirit atıyordu. Günün sonunda haber geldi ve asıl olmak istediğim yere geçmiştim. Yani aslında sürecin en başında mümkün gözükmeyen bir konumu akış bana elinde altın tepsi ile sunmuştu. Ben kendi hayatımda teslim olmayı öğrendim. Gitmek istediğim yere bazen nasıl gideceğimi bilemesem de akışın beni tamda oraya bildiği şekilde bunu teslim olarak yaptım.


Yönünüzü belirlediğinizde ve inançla çalıştığınızda hayat en kısa rotayı biliyor. Tıpkı iyi bir taksi şoförü gibi bunu ustaca yapıyor. Aslında bakıyorsunuz ki düşündüğünüzden daha hızlı ve kısa bir şekilde oraya varıvermişsiniz. Her zaman akışın sizinle aktığını bilerek, sorgulamadan buna izin vererek yaşamın metafiziğini ve mekanizmalarını kullanın. Enerjiyi yakalayın. İşaretleri arayın ve görmeye niyetli olun. Eğer karşınıza fırsatlar çıkarsa bu fırsatları izleyin. Bunların tesadüfen veya kazara olmadığını bilin.

Peki bu noktada mesleğinizi nasıl kullanabilirsiniz? Çoğu insan iş konusu olduğunda mesleğimi nasıl bulabilirim diye sorar. İşin özü sizi ne mutlu ediyor onu bulabilmektir. Sizi gerçekten ne tatmin eder? Bana göre, her gün kişisel olarak tatmin olduğum üç şey; Konuşmak, bilgi aktarmak, seyahat etmek ve yeni insanlarla tanışmak. Tabi ki ben bunları farklı şekillerde de yapabilirim. Pek çok insan kendi içinde şunlara sahip; bunu yapmayı sevmiyorum, şunu yapmaktan hoşlanmıyorum, şunları istemiyorum gibi.. Azınlık neyi istediğini biliyor. Bu konu diğer bir yandan nasıl yetiştirildiğiniz ile de ilgilidir. Yaşadığımız toplum çoğunlukla mutsuzluktan besleniyor. Şimdi küçüklüğünüze gidin ve düşünün. Ebeveynleriniz işe giderken mutlu muydu? Kendilerine ayırdıkları zaman var mıydı? Size olan inançları tam mıydı? Yaptıklarınız için sizi destekliyorlar mıydı? Olabildiğince hayatı pozitif mi yaşıyorlardı? Hayatın güzelliklerini size gösteriyorlar mıydı? Muhtemelen pek çok insan için bunların cevabı hayırdır. Daha çok eleştirel büyümüş olabilirsiniz. Durmadan neleri yapamayacağınız söylenmiş, yirmi soruluk bir sınavda on dokuz doğrunuz var ise geriye kalan bir soru için yargılanmış da olabilirsiniz. İyi bir iş bulmak için iyi okullarda okumak zorunda olduğunuz empoze edilmişte olabilir. Çocukken pek çoğunuz benzer cümleleri duymuştur. Bu sadece ailelerde değil okullarda da aynıdır. Sadece azınlığa iyi bir iş çıkardığı söylemiştir ve yaptıkları takdir görmüştür. Hataları hoş görüşülmüş nasıl telafi edileceğini gösterilmiştir.


Ben hala beynimi nasıl eğitebileceğimi öğrenmeye devam ediyorum. Bu konu da insanların da aydınlanmasını istiyorum ve çevremi cesaretlendirmeye devam ediyorum. Hayata nasıl pozitif bakacağınız önemli ancak bundan daha da önemlisi bunları nasıl hayatınızda uygulamaya koyacağınızdır. Farkındalığınızı ve bilinç seviyenizi yükselttiğinizde, uzun süredir verdiğiniz emeğin, amacınızın, yorgunluklarınızın bir karşılığı olduğunu akış size gösteriyor. Hiçbir adımınızın boşa olmadığını, boşa yaşanmadığını, boş yere zaman harcamadığınızı size gösteriyor. Yolunuzda yalnız hissetmeyecek, vazgeçmeye yakın olduğunuz yerde size 'hadi bir adım' daha diyecek insanlar ile mükafatlandırılıyorsunuz. Yolun sonunu görebilmeniz için koşmanın gerekmediğini öğreniyorsunuz. Belki de önünüzü göremiyorsunuz. Belki de gece yola çıktınız. Bulunduğunuz yerden baktığınız da A şehrini göremiyorum demenin saçma olduğunu kendinize hatırlatmalısınız. Hedefiniz belli ve netsiniz. O zaman o arabayı çalıştırıp ışıkları yakmalısınız. Önce elli metre aydınlanacak. Sonra bir elli metre daha. Çünkü siz gittikçe ışıkta sizinle birlikte ilerliyor. Siz gittikçe yol aydınlanıyor. Kimse kolay olduğunu söylemiyor ancak bir şekilde ilerledikçe basitleşiyor. Sizde gittikçe süreçte ustalaşıyorsunuz.


Size ilham veren o hedefi belirleyin. Bilinçli ve yeni bir karar verin. Bu yıl ve geçtiğimiz iki sene kendim hakkımda gerçekten çok şey öğrendim. Şimdi diğer bir tarafta gerçekten emin olduğum bir amacım var. Her şeyin üzerinde daha çok çalışmam gerektiğini bildiğim. Her açıdan daha iyi olmam gerektiğini bildiğim. Bunun anlamını kendime sorduğumda bir ucu mutlaka hikaye anlatmaya çıkıyor. Değişimi etkilemek, insanlarla bağlantı kurmak ve onlara iyi bir şeyler hissettirmek hoşuma gidiyor. Çünkü ben de bir şey hissetmek istiyorum. Bir nedenden dolayı karşılaştığım insanları, kendi yollarımla daha iyi halde görmeyi seviyorum. Günün sonunda biri seninle tanıştığında veya konuştuğunda kaç tane başarın olup olmadığını sormuyor. Sana, ''Söylediklerin beni mutlu etti. Seninle konuşmak çok iyi geldi. Yazdığın o yazı beni duygulandırdı sanki içimi ısıttı. Bugün sadece bunu duymaya ihtiyacım vardı, teşekkür ederim.'' diyor. Ben de o kayığın içindeyim ve o kıyıya kürek çekmeye başlıyorum. Daha yapmak istediğim, söylemek istediğim çok şey var. O yüzden ''hadi karşıya geçelim.''

 
 
 

Yorumlar


Yazı: Blog2 Post

©2025, İZEL İREM GÜRGAN

bottom of page