Marka Kadınlar - Yeni Bir Başlangıç
- İzel İrem GÜRGAN

- 9 Nis 2021
- 3 dakikada okunur
İnsanlar olarak nasıl ki güçlü yönlerimiz var ise, cinsiyete dayalı olarak biz kadınların güçlü yönleri var. Bunların hepsi kişisel markamızın katma değerlerini oluşturuyor.
Öncelikle kişisel markalaşmanın ana fikri, kendimizi ne kadar iyi tanır ve anlarsak güçlü noktalarımızı azamiye çıkarmanın yollarını keşfeder ve zayıf noktalarımızı telafi etmenin o kadar kolay yollarını bulabiliriz. Öte yandan çoğu kadın kendisini öne çıkarma konusunda isteksiz ve çekingen olabiliyor. Fazla alçakgönüllü davranıyoruz ve kapasitemizi olduğundan daha az göstermeye meyilliyiz. Başarılarımızı, yeteneklerimizi, fikirlerimizi önemsiz gösteriyoruz. Kendimizi övmenin hoş olmayacağını düşünüyoruz. Kendi reklamımızı yapmıyoruz. Peki ya neden? Her birimizin kendimize bu soruyu sormamız gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca fazla kibar ve kırılgan olursak zayıf bulunur ve ciddiye alınmayız. Öte yandan erkeklerin yaptığı gibi fazla baskın olup, saldırgan görünürsek insanlar bizden hoşlanmayabilir. Hayatın her alanında olduğu gibi bu konuda da dengeyi bulmak zordur ancak çok önemlidir.
Şu an yaşadığımız çağı bunun için kuvvetli bir şekilde kullanmalıyız. Yapmamız gereken en önemli şeylerden biri kişisel markamızı oluşturma konusunda ustalaşmak olacaktır. En iyi versiyonumuz nasıl olurdu? Nasıl farklı yaşardık? Hangi yeni alışkanlıklarımız olurdu? Hangi bilgi ve becerileri kendimize katardık? Doğuştan gelen güçlü yanlarımızı, iç güdülerimizi, seçimlerimizi, yeteneklerimizi geliştirmeli ve parlatmalıyız. Bizler doğal motivatörleriz. Yaratıcılığımız, empati yeteneğimiz, işbirlikçi tarzımız, görsel kimliğimiz, sözel kıvraklığımız, insan yönetimimiz çok güçlü. Bunlar için harekete geçmeliyiz. Özgün ve etkili bir şekilde algı yaratmalıyız.
Ve evet markalaşan kadın olmak benim bir parçam. Küçüklüğümden beri içimde bir dürtü ile yaşadım ve bunun artık ne olduğunu çok iyi biliyorum. Her zaman değişikliği, anlamlı olmayı, anlamlı farklılığı kovaladım. Değişikliği seven bir kadınım. Yeni bir şeyi yapabileceğime inandığım zaman önceki yaptığım işe yol verebiliyorum. Kendimde ki potansiyeli biliyorum. Bunun en güzel yanı ise ‘Kendini Aşmaya Çalışmak.’ Ben ne kadar gözlemlersem o şeyi o kadar iyi yapabiliyorum. Ve hayatımın her alanında seçici olmaya çalışıyorum. Bu kendinizi neye layık gördüğünüz ve özgüven ile alakalı. Hayat yolculuğumda tabi ki bunlar olurken benim de kendime yenildiğim anlarım oldu. Bana ait olmayan korkularıma, başarısızlıklarıma, hırslarıma. Ancak bu yolda ilerlerken, bunları fark edip yeri geldiğinde bunlarla baş edebilecek kadar kondisyonlu olmaya ihtiyacım var. Zihnen bunları fark ederek bunun bir korku veya her ne ise farkında olarak, bunun şu an beni ilgilendirmediğini fark edecek bir zihinsel duruma ihtiyacım var. Tabi ki tekamül ederek ve devinerek öğreniyoruz. Ancak insan önce kendini bilmeli. Kendini bildiğin sürece amacını ve nereye ait olduğunu biliyorsun. Bunlarla birlikte güçleniyorsun.
Güçlenmek demişken, bu konuda işin en derininde ki mimarı annemdir. Küçük bir kız çocuğu iken tabi ki onu gözlemleyerek büyüdüm. Kadın olmanın ayrıcalığını ve gücünü öğrendiğim ilk kişi o oldu. Mutlu olmayı, merhametli ve vicdanlı kalabilmeyi, kendime yetebilmeyi, kendi ayaklarımın üstünde durabilmeyi ve çalışmanın en önemlisi severek yaptığın işin ne denli insanı dinç tuttuğunu ilk annemden öğrendim. Benim için her zaman kadın olmanın hali, kadın topluluklarının varlığı, bir amaç doğrultusunda çalışmaları, toplumu ve bulundukları her yeri güzelleştirmeleri ve ileriye taşıma biçimleri ve nihayetinde bunlarla birlikte gelen o başarıyı katlama hallerinden hep büyük bir keyif ve haz aldım. Bunların örneklerine dahil olmayı, araştırmayı, izlemeyi, dinlemeyi seviyorum. Bunlar benim için tüketilmesi en güzel şeylerden biri. İşte bu yüzden bu motto ile yola çıktım. 'If you want to go fast, go alone. If you want to go far, go together.’ Çünkü kolektife hitap ediyor. Bizim birbirimize ihtiyacımız var. Hayatın her alanında ve her zaman. Temelinde önce vicdanlı insan olmayı başarmamız gerektiğini düşünüyorum. Bunun beraberinde var olduğumuz topluma ve topluluklara katma değer sağlayabilelim. Bu motto bana aidiyeti, birlikte başarmanın gücünü ve içinde barındırdığı dinamik ile getireceği değişimleri hatırlatıyor.
Siz hayatı nasıl kucaklıyorsunuz? Değişime nasıl bakıyorsunuz? Aslında değişim isteği hepimizin içinde var olan bir durum. Ancak hayatın normal akışı veya kendimizi altına aldığımız meşguliyetler silsilesinde bunu unutuyoruz. Hepimiz için zorlu geçen bu günlerde değişime olan bu yoğun isteğimizi alışkanlığa dönüştürebiliriz. Bu, birimiz için spor yapmayı sevmezken günde yarım saat yürüyüşe başlamak gibi, birimiz için kitap okuma fikrini rafa kaldırmışken günde yarım saat kitap okumaya başlamak gibi veya birimiz için hayatın koşuşturmacasında kendine zaman ayırmayı unuttuğunun farkına vararak her gününün bir saatini, dijital dünya ve diğer her şeyden soyutlanarak kendiyle baş başa kalması ve kendisi için bir şeyler yapması olabilir. İşte bu küçük gibi görünen değişimler sayesinde, geriye kalan günlerimizi yeniden şekillendirme gücüne de sahip olabiliriz. Evet bu dünya bir simülasyon. Bizler bu simülasyonunun içinde realiteyi yaşıyoruz. Ancak bu realitenin içinde hayatımızın her alanında farkındalık ve bütünlük ile ilerleyebilmeyi diliyorum.
Hepimiz için anlamlı farklılaşmayı..






Yorumlar